bu bir tür melankoli mi? yoksa inkar ettiğimiz gerçeklerden birisi mi? "ne kadar da yalnızız dostum.." dostum.. kalabalığın yalnızlığı.. kalabalıklardaki yalnızlık.. bir dostlar meclisinde olabilirsiniz. yıllardır tanıdığınız bunca insana rağmen hissettiğiniz tedirginlik ne diye peki? boşuna yalpalamayınız. içine düştüğünüz vaadedilmiş topraklar değil. içine düştüğünüz kurak yalnızlık.
başınız bir dostun omzunda ağlıyor olabilirsiniz. hepbir ağızdan gülüştüğünüz bir oyun da oynuyor olabilirsiniz. yalnızlık peşinizi bırakmayan bir zebanidir. koyu ellerini üzerinizden kolay kolay çekmez. kurtulduğunuzu sanırsanız da boşa. her yerdedir o. o bir tanrıdır. kader çizer, ömür biçer.
işte üzerime tozlarını döken bu. yalnızlık.. sahip olduğum tüm güzel insanlara rağmen yavan kalan bir parça hep olur, oldu da. böyle olunca ağlamak bile gelmez içinizden. böyle olunca konuşmak faydasızdır. böyle olunca susar dinlersiniz, anlarsınız. yoksa bu mu topluyor etrafınıza 'dostlarınızı'. insanlar almayı seviyorlar değil mi? vermek isteyenlerden de almaya yanaşmıyoruz, tamam. zordur almak benim için, itina ister, hassaslıktır, "kimse beni anlamıyor!".. "hastasın sen! delilik bu!"..
( fotoğraf : tijen bulut )
29 Eyl 2008
23 Eyl 2008
"yani cevabını bulmuşsun gibi her şeyin"
kızılderililer isimlerini taşımak için zorlu bir süreçten geçerler. bir haftalık çadır ve mantar seansı sonrasında olgunlaştıklarına inanırlar ve bu süreç sonunda bir isimle adlandırılırlar. hayatın anlamını çözmek 'düşünmeyi' gerektirir. keşke hayatta da böyle olsa gerçekten. isimlerimizi kendimiz koysak. bizi ifade etse isimlerimiz. sanal alemde yapabiliyoruz bunu ancak.
sabit bir insan olmadığım için belirsiz periyodlarda ben de sanal adımı değiştirdim hep. lisedeyken karamsarlığımı ve ergenlik bunalımlarımı yansıtan 'kara gece' adını takmıştım kendime. sonra 'lilitu's child' dedim kendime bir süre. bundan sonrası kendimi kaosun içinde bulduğum bir dönemdi. kaosun yaratıcı gücünden ve karmaşasından bir hayli beslendim. beslenmek ne kelime, kaos oldum. kısacık bir dönem ' kaotikherif / the chaotic man ' oldum. sonra ruhani mertebeye erişip ' st chaos ' a dönüştüm. =) saint (aziz) kelimesi beni yansıtmamaya başlayınca yunan'a dönüp khronos'u ekledim adıma; khaoskhronos.
khaos'u artık anlatmak istemiyorum. hayatımın / hayatımızın bir parçası zaten. salt karmaşadan daha gerçek, daha karışık, daha yoğun. her kaosun sonu bir yaratımla bitiyor. khronos ise yunan mitolojisinde kaos kadar eski bir kavramdır ve zamanı temsil eder.
şimdi gelelim bu yazının amacına..
devinim devam ediyor dostlar. kaos duruluyor ve gaia'sını doğuruyor kişisel evrenine. khaoskhronos geri çekiyor etkisini. şimdi küllerimden bir başka isim alıyorum. isim annem karoshi. bu ismi seçme nedenini bırakalım kendisi açıklasın :
"Thesaurus olsa ya adın senin
eşanlamlılar sözlüğü
yani herşeyin bir eşanlamlısı bulunuyor o sözlükte
yani cevabını bulmuşsun gibi her şeyin
duruldun ya
yani thesaurus
söylenen bir şey var mesela artık chaos ta değilsin
direkt eşanlamlısını buluyorsun
Thesaurus
dictionary
tanrı adı gibi de mi
yani özünden bir şey kaybetmemiş de oluyorsun
eşanlamlısı da thesaurusun
definitions yok eşanlamlılar ya da zıt anlamlılar var içinde
aynı zamanda chaos da barındırıyor
kelimenin kökeni:
Etymology
The word "thesaurus" is derived from 16th-century New Latin, in turn from Latin thesaurus, from ancient Greek θησαυρός thesauros, meaning "storehouse" or "treasury" (and thus the medieval rank of thesaurer was a synonym for treasurer). This meaning has been largely supplanted by Roget's usage of the term.
bak bu da güzel:
kavram dizimi demekmiş
thesaurus is similar to a dictionary, but instead of definitions and pronunciations, it contains synonyms and sometimes antonyms."
PS: ' khaos ' adımı çok iyi taşıyacağına inandığım arkadaşım, blogdaşım ' düş penceresi 'ne armağan ettim. bundan gayrı onun göbek adıdır ' khaos '! =)
uzun bir yazı yazmak isterdim size. ama buna gerek yok. söyleyeceğim gayet kısa ve öz:
HİÇBİR YERE GİTMİYORUM!!
şimdilik tabi.. =)
17 Eyl 2008
14 Eyl 2008
fly me to the moon
merhabalar,
benim adım khaoskhronos. sizlere bir duyuru yapmak istiyorum. dostum u.ç. en geç 2 (iki) ay içinde ülkeyi terketme planları yapıyor. önümüzdeki bayramdan sonraki en yakın zamandan itibaren bu topraklarda bir anıdan ibaret olacak. hayatın kime, ne getireceğini bilemediğimiz gibi nerede, kimi karşınıza çıkaracağını da bilemeyiz. biz önlemimizi alalım bilginize sunalım dedik. u.ç. bizi tam olarak terketmeyecek elbette ki. yazdıklarıyla blog dünyasında var olmaya devam edecek.
sevgiler..
saygılar..
khaoskhronos
PS: khaoskhronos = u.ç.
( tablo : opera house 1982 - brett whiteley )
9 Eyl 2008
ilk kez
Yine karanlık doğuyor ufuktan
Keskin acılar içre
Yerkürenin herhangi köşesinde
Olsam bile
Yaralar çıkıyor tenimde, bileklerimde
Göz görmezken bir başına insan
Görsen bile yalnızken
Değişmez yazgı diyor yürek
Soğuk iklimde
Bu sefil ayna
Tılsım olsa gerek
Kuzeyin kentinde
Endişe içinde bilinmez
Taş mı daha sert
Kaya mı!
Bit mi daha büyük
Ben mi!
Boz görüntüyü yutan
Adını koyar
Tamamlanır böylelikle
Bilinmezlik çemberi
Yok bir anlamı
Üzerine bastığın toprağın!
Yok bir anlamı
Uyuduğun yatağın!
Üşüyorsun, kayıpsın
Ve kimliğin..
O da yok!
04/05/2007
stockholm
7 Eyl 2008
mimlenme vakası ( bölüm ilk ve son )
düş penceresinin mimi üzerine nefret ettiklerimi yazmalıymışım. mim yazma ritüelimi gerçekleştiriyorum şu anda..
1. çorba, yemek, çekirdek, çay, kahve, sakız vb yerken, içerken hüpürdeten, şapırdatan, çıtırdatan, çakırdatan vb insanlara oldum olası uyuz olmuşumdur. ayıptır yani, nerde öğrendin yemeyi, içmeyi. susar, susar birden patlarım böyle durumlarda da.
2. odaya kapıyı tıklatmadan girenlerden hoşlanmam. yine ters tepkiler verebilirim ve kazazedemiz ne diyeceğini unutabilir.
3. karşısındakine saygı duymayan adamdan hazzetmem. ukalalık açmaza giden kapıyı açar. kimseye tepeden bakmayacaksın. hepimiz insanız, değil mi.
4. çok ve boş konuşanlar can sıkıcı olurlar. kafa ütülemenin alemi yok.
5. sevgi kelebekleri bazen ağır gelebiliyor bünyeme. (ayşe ve emre'yi muaf tutuyorum)
6. tutucu ve fanatik insanları sevmem. farklı şeyler olabilir ama benim için çok yakın kavramlar. 3. maddeye atıf bile var burda.
7. yalancılık gereksiz paranoyalara sebep oluyor. mutlak güven gerek. yalancılardan ve sahte insanlardan nefret ediyorum.
8. yapışkan insanları sevmem. insan başını dinlemek istiyor.sürekli bahaneler uyduruyorsak anlamalı insan.
9. pis insanları da sevmem. salaş olabilirsin, yakan paçan dağınık, yırtık olabilir ama temizlenmek o kadar zor bir iş de değil.
10. dolu otobüslerde insanların türlü türlü kokularını çekerek ayakta seyahat etmeyi sevmem. klima varsa ve fazla sıkışık değilse iş değişir.
11. düşünceleri, konuşmaları ve davranışları örtüşmeyen insanları sevmiyorum.
12. nefret ettiklerimde çekici bir yanın varlığından da nefret ediyorum aslında.
PS: yukarıda yazdıklarımı çokluk kendim de yaparım. kendimden nefret edesim geliyor bazen ama olmuyor işte.. =)