21 Mar 2008

uslararası girişkilere iliş dersi

bir şiir ekleyecektim buraya.dünün kasvetiyle yazılmış.sinirlerim hoplatılmamış olsaydı sayın ertan efegil tarafından bu blog içdökme tahtası halini almayacaktı.işte hikaye:

bir dönem boyunca tek boş gününüz sabahın 9:30 unda okulda olmak üzere elinizden alınır.sebep: ikinci sınıflara önceki yıl vermeleri gereken dersi vermeyi unutmuş bazı gizli güçler..

siz sabahın bilmem kaçında uyanırsınız.

yaklaşık 2 saatlik bir yol alırsınız şehrin diğer ucuna.

10 dakika gecikirsiniz derse ama ders dinleme amacıyla şansınızı denersiniz, sınıfa dalarsınız "acaba?" sorusuyla..

bir el ve iki göz üzerinize dikilir ve dışarıyı gösteren bir işaret yapar..

göt olmuşluğun çaresizliğiyle siner, dışarı çıkar işersiniz tüm bu aksiliklerin üzerine.

netice ne mi?muhtemelen dersten kalacak şu an eli klavyede gezen sinirli arkadaş.ama hoca karşısına çıkarsa şimdi bayramlık ağzını açmaktan çekinecek değil. (lanet klavyenin space'i düzgün basmıyor.bu okulda düzgün olan ne var ki!!)ünvanı umrumda olmayan bu şahıs özel üniversitelerden 'hoşlanmıyor'.(tanıdık geldi biraz..ben de hoşlanmıyordum sanki..)öğrencilerinden irkiliyor.(haksız sanki..)bu ona her dersin yarısını hakaret etmekle geçirme ve her öğrenciye aynı muameleyi yapma hakkı verir mi peki?(soruya gerek yok.baştan alıyorum.)....bu ona her dersin yarısını hakaret etmekle geçirme ve her öğrenciye aynı 'muamele'yi yapma hakkını ASLA ve KATİYEN VER-MEZ!!(burda tamamen kuyruğuma basıldığı için bu kadar ateşli savunuyorum.aynısı 'beykentli geriz_kalılar'dan birine yapılmış olsaydı hoşuma giderdi muhtemelen.)

toparlamak gerekirse bu okul her anımı nefretle dolduran, bana trafikten daha çok stres veren yegane pislik ve boşluk yuvasıdır.nefretim kabardı, vatana millete hayırlar ola..

Read more...

9 Mar 2008

mektup

hiç arzulamadığın bir bedenim,

zorla sahip olmalısın bana.

dinlediğin ninniler kadar saf değilim.

bilmediğin bir evde,

hiç uyumadığın bir yataktayım.

tahmin edemeyeceğin düşlerleyim.


duvarlarına yalnızlık astığın bir odadaysan

nefes alamazsın.

tavanından meniler akan bir odadaysan

aşık olamazsın asla.

onların tavanından ter damlar…


hiç arzulamadığın bir bedenim,

zorla sahip olmalısın bana.

birleşen basınç alanları

fırtınalar koparmalı derimizin altında.

sel ıslaklığında durulmalı dokunmalar.


ancak biz insanlar intihar ederiz.

ancak siz insanlar hafife alırsınız sevgimi.

bakışlarına gözyaşı damlatma!

volkan kusmuğu sessizliğin acı veriyor.

sana doğru gelemiyorum, hiçleştiğim yönsün…


ayın kıskançlığıyla izlemeliyim

kirpiklerinin döktüğü ışığı.

(billur kıvamında katışıksız acı)

tenimin tenini nasıl yansıttığını,

saçlarında kötü niyetin yittiğini görmeliyim.


bir balta ol ve kes mahrem yalnızlığımı.

işte böyle yatışır el değmemişliği sensizliğin.

diğer yarıkürenin gecesi olmuşsun.

çaresizliğimde gitmesini bekliyorum güneşin.

bana döneceğin güzyüzlü baharda

hüzün doğurdum avurtlarımdan.


hiç arzulamadığın bir bedenim

zorla sahip olmalıyım sana…

Read more...

3 Mar 2008

elveda geçmiş


sükunet dağlardan indi usulca
mülteciler göçüp gitti uzaklara
şehirde öğle vakti, güneş en tepede
ıssız gölgelikler kapladı
ağaçların altını
yalnızlık böyle bela mıydı ki
geldi buldu bizi sığınağımızda
menekşeler solgun, güller bitap
kaldık çölün ortasında bir başımıza
yitirdik, yitirildik bir yerlerde
hiç gülmemiş saydık çocukları; öptük, okşadık
hassas bir telaştı mutluluk, her an kırılgan
kardeştik, göçüp gitti mülteciler uzaklara
dosttuk hani, 'biz' vardı, yoktu daha
ötesi tükendi şimdi yaşama hevesi
yaşlıların gözlerinden okunuyor acı sevmişti
gençken, gidenlerden birini tepeleri
aşarak geliyor bulutlar getirmiştir
belki uzaklardan bir nefes
yağ üstümüze yağmur, ıslat gözlerimizi

Read more...
Web Stats

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP