Kaosun Altın Çağı
Yunanlılar evreni kaosla başlattılar. ‘Önce kaos vardı..’ diye başlar varoluş. Yazıma böyle afili bir şekilde Yunanlılardan bahsederek başladığıma bakmayın. Doğu’yu çok iyi bilmesem de uygarlığın Yunan’la başlamadığını biliyorum. Konuya gelince, kaos bir varoluş serüveni insanoğlu için ve devinimini yitirmeden hala var olmaya çalışan maddeler dünyasında hükümranlığını sürmektedir.
Teknoloji Çağı dediğimiz şu erken evrede kaos tekrar canlanmış, metropollerden kablolar ve uydular aracılığıyla ıssız topraklara kadar tüm dünyaya yayılmıştır. Sokaklardan gelen çocuk ve motor seslerinden tutun da kafamızda sürüklediğimiz düşüncelerle çöllere kadar onu her yere götürdük. Kaos bizi kullandı diyebiliriz, hepimiz ona hizmet ettik tarih boyunca.
Gündelik yaşantımıza bakın. Sabahın erken saatlerinden itibaren bir döngüyle hep karmaşanın içine adım atıyoruz: Trafik, kalabalık, insan yığınları, sokaklar, işyerleri ve okullar, barlar ve kafeler, evde televizyon ve bilgisayar, uykuda rüyalar… Teknoloji çağı kaos çağıdır. Global dünya kaosun kalesidir. Büyük devletlerin çıkar çatışmaları, büyüklü küçüklü rantlaşmalar, yaratmaya çalıştığımız otoriteler, ünlülerin magazinel yaşantıları bizleri gitgide yalnızlaştığımız bir kaosun içine sürüklemekte. Teknolojiyi de nefer ederek kaosun gizli ajanları olarak her aktör makro ve mikro sistemlerde rolünü farkında olmadan yerine getiriyor.
Yukarıda yazdıklarım yüzünden kaosu kötü birşey sanmayın. Kaos devinimseldir. Ana renklerle ara renklerin belirsiz bir düzende saydam bir kürenin içindeki hareketleri gibidir. Evet, belirsiz bir düzendir kaos, ya da ters ifadesiyle belirli bir düzensizliktir. Anka kuşunun hikayesini herkes duymuştur. Hikayesini bilmeseler bile yanıp yanıp nasıl da küllerinden tekrar doğduğu bilinir. Kaos işte böyledir. Önce göze belirsiz gelen bir düzenle (düzen diyorum çünkü nedensellik vardır.) bildiklerimiz yerle bir olur. Et küle döner, yapılar moloz yığınlarına. Zamanın işleyişi asla bitmediğinden (şu Yunanlılar 'kaos'tan sonra 'zaman'ın varolduğunu düşünmüşlerdir. Yani önce kaos varolduysa, sonra zaman gelmiştir. Hatta hiçbir tanrı ya da güç kaosa ve zamana karışamazdır.) yine, yeni ve yeniden bir varoluş başlar. Kül anka olur, moloz yığını bir yapı.
Kaos süreğen ve devinen bir varoluştur. Ondan kaçmaya çalışmak faydasızdır, çünkü girdap etkisi yaratır bu. Bitişler ve başlangıçlar, ölümler ve doğumlar onun elindedir. Tıpkı içinde yaşadığımız bu zaman gibi olasılıklar ve tezatlardan ibarettir. Umutsuzluğa düşen insanların haline bakın. Yazarlar ve şairler en büyük eserlerini çokluk umutsuz bir kaosun içinde yazmışlardır. Bu bazen bir savaş olmuştur, bazense kişisel bir debeleniş. Özgürlük hikayeleri düzenin bozulmasının ve yeniden kurulmasının hikayeleridir. Sıradan insana baktığınızda da farklı değildir durum. Dibe vurmadan yüzeye çıkamama durumu yani.
Kaos çağına hoşgeldiniz. Devletlerin ve insanların teknolojiyle hizmet ettiği bu varoluş sürecinde sonumuzu iyi bir başlangıç için hep birlikte hazırlamaya hazır mıyız?
Not: Bu yazı Serbest Yazarlar Platformu'nda yayınlanmıştır.
0 takla atıldı:
Yorum Gönder